Vefa
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin hayatını öğrenirken göreceğiz ki; Molla Resulün “Üstadım bizde Allah’tan korkuyoruz, ama senin ödün patlıyor” hitabına mazhar olacak kadar Allah’tan korkuyor ve bu Allah korkusunun Allah’a olan vefasından ileri geldiğini bizlere gösteriyordu.
Zira Bediüzzaman Hazretleri bu hakikati yaşayarak göstermekte ve “İlmin başı Allah korkusudur” sırrını vefa ile bütünleştiren bir dava adamı olarak, Allah’a, Resul’üne, Ehli Beytine, davaya ve talebelerine olan vefasını bizlere ders vermektedir.
Hayâ
Beşerin imtihan unsurlarından ve insana has bir duygu olan hayâ aynı zamanda insanı diğer varlıklardan ayıran en temel özelliklerinden birisidir. Zira hayvanlarda hayâ, edep, namus gibi hasletlerden bahsedilemez. İnsan bu duygu ile her istediğini yapmaktan kendini alıkoyarak hayvandan ayrılır.
Hayâ insanın mahiyetini gösteren gerçek bir alamettir. İslam Müslümanlara hayâyı emretmiş ve onu İslam’ın en bariz ve diğer dinlerden ayıran en büyük faziletlerden kabul etmiştir. Resûlullâh Aleyhisselatü Vesselâm şöyle buyurur: “Her dinin bir ahlakı vardır, İslam’ın ahlakı da hayâdır.”
Kırkıncı Hocamızın Görüşleri
MUHTEREM MEHMED KIRKINCI HOCAMIZIN HATUNİYE EĞİTİM HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
Soru 1) Muhterem Hocam: Zaman zaman Hatuniye Medresesi’ne gelmekte ve dersler yapmaktasınız. Hanımlara ve genç kızlarımıza yönelik olan bu hizmet hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?
Çok şükür Erzurum, Risale-i Nur’un bir tedris mektebi haline geldi ve diğer illere de örnek oldu. Her semtte, her ilçede mülk dershanelerimiz var. Erzurum’da yetişen imanlı, şuurlu, gayretli, hamiyetli, âlicenap, vatanperver ve ahlak-ı hasene ile bezenmiş Nur Talebeleri Türkiye’nin her tarafında ve dünyanın birçok ülkesinde hizmetlerine devam etmektedir.
Salih Amel
Cenab-ı Hakk (c.c.) Ayet-i Kerimede buyuruyor;
وَبَشِّر الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتُ أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الأَنْهَارُ
“İmân edip salih ameller işleyenleri ise müjdele; kendileri için altından ırmaklar akan cennetler var.” ( 1 )
İmân eden kadın, erkek bütün Müslümanlara imânın gereği olarak bir olan Allah’a ubudiyet yaraşır. İmânın verasındaki ubudiyet ise amel-i salihadır.
Salih; aslında iyi, aklen ve naklen dosdoğru, hayırlı manasında vasıf olup; amel-i salih ise hasenelerle insan fıtratına uygun, Allah’ın istediği gibi hal ve hareket etme ve günahlardan içtinab etme halidir.
Besmele’nin Ehemmiyeti
BİSMİLLAH HER HAYRIN BAŞIDIR
كُلُّ كَلَامٍ اَوْ اَمْرٍ ذِى بَالٍ لَايُفْتَحُ بِذِكْرِ اللهِ عَزَّ وَجَلَّ فَهُوَ اَبْتَرُ اَوْهُوَ اَقْطَعُ
كُلُّ ذِى بَالٍ لَا يَبْدَأُ بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ فَهُوَ اَقطَعُ
“Bismillah ile başlamayan her iş ebterdir, güdüktür.” ( 1 ) Hadis-i Şerif’ince Bismillah, Rahmet-i Rahman’a yetişmek için bir miraç olup Kur’an-ı Kerim’de yüz on dört surenin başlarında, bütün mübarek kitapların ibtidalarında, mübarek işlerin mebdelerinde yer almasıyla; O’nun ismiyle başlanmayan her bir işin, O’nun huzuruna ulaşmayacağına, onsuz yapılan işlerin kesik ve eksik kalacağına delil olması sırrı ile “Bismillah her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız. Bil ey nefsim! Şu mübarek kelime, İslam nişanı olduğu gibi, bütün mevcudatın lisân-ı hâl ile vird-i zebânıdır.” ( 2 )
Ramazan’ı Şerif’in Ehemmiyeti
ۚ شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَىٰ وَالْفُرْقَانِ
“O şehr-i Ramazan ki insanları irşad için Hak Furkan’ı, hidayet delili, beyyine halinde Kur’an onda indirildi.” (2/185)
“Allah’ım Receb’i ve Şaban’ı bizim için bereketli kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.”
Ayet-i Kerime’nin emr-i mûcibi ve Efendimiz’in (a.s.m) duası bereketiyle 11 ayın sultanı Ramazan ayı ve Ramazan orucu nefisle mücadeleyi, sabır yollarını, insani vasıfları ve hayatın levazımatını öğreterek insanı saadet-i uhreviyeye ulaştıran İslam’ın erkân-ı hamsesinin birincilerindendir.
Risale-i Nur Nedir?
RİSALE-İ NUR NEDİR? NASIL BİR TEFSİRDİR?
RİSALE-İ NUR’UN EHEMMİYETİ
Malumdur ki; bir ilmin şerefi ve kıymeti, mevzusunun ve gayesinin ehemmiyeti nisbetindedir. İki dünya saadetini temin edecek bir ilmin mertebesi ise bütün ilimlerin fevkindedir.
Her asrın ilme olan ihtiyacı ziyadedir. Asrımız da tahripkâr olan unsurlara karşı bu cümleden hissedardır. Mazide maneviyatımızın aydınlanmasına ve nurlanmasına vesile olan nice allameler zuhur edip zamanlarını nurlandırdılar. Evet, asırlar geçtikçe, muhataplar değiştikçe, dinin mukaddesatında yeni şüphe ve tereddütler ile insanların ruhlarında, akıllarında, kalplerinde derin yaralar meydana getirilmiştir. Ve bu hal de asrın tazyikat ve tasallutlarına karşı koyabilecek bir ilmi zaruret haline getirmiştir.