Besmele’nin Ehemmiyeti

BİSMİLLAH HER HAYRIN BAŞIDIR

كُلُّ كَلَامٍ اَوْ اَمْرٍ ذِى بَالٍ لَايُفْتَحُ بِذِكْرِ اللهِ عَزَّ وَجَلَّ فَهُوَ اَبْتَرُ اَوْهُوَ اَقْطَعُ

كُلُّ  ذِى بَالٍ لَا يَبْدَأُ بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ فَهُوَ اَقطَعُ

“Bismillah ile başlamayan her iş ebterdir, güdüktür.” ( 1 )  Hadis-i Şerif’ince  Bismillah,  Rahmet-i Rahman’a yetişmek için bir miraç olup Kur’an-ı Kerim’de yüz on dört  surenin başlarında, bütün mübarek kitapların ibtidalarında,  mübarek işlerin mebdelerinde yer almasıyla; O’nun ismiyle başlanmayan her bir işin, O’nun huzuruna ulaşmayacağına, onsuz yapılan işlerin kesik ve eksik kalacağına delil olması sırrı ile “Bismillah her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız. Bil ey nefsim! Şu mübarek kelime, İslam nişanı olduğu gibi, bütün mevcudatın lisân-ı hâl ile vird-i zebânıdır.” ( 2 )

Hayırlarla geçecek olan bir hayatın, ilk cümlesidir  “Bismillah.”

Bu öyle bir alâmet-i fârikadır ki, varlık alemine geçişte ebeveynlerin çekecek olduğu sırlı kelam ile yapılacak fiiliyatın hayıra, berekete, kulluğa,  rızaya dönmesidir “Bismillah.”

“Bismillah,”  gıdalar alemi ile madde planında kuvvet bulan insanın, mana planında kuvvet bulmasıdır. Bizler her şeye muhtaç olduğumuz ve ihtiyaçları günden güne şiddetlenen dünya çölünde birer yolcuyuz. Emanet-i kübra ile tekrim ve teşrif edilmiş, büyük vazife boynuna yüklenmiş, askerlik ve memurluk vazifesi ile vazifelendirilmiş, bu vazifeleri yerine getirirken acziyet ve fakriyet mayesi ile yoğrulmuş bütün nakıs sıfatlardan müberra ve muallâ olan Allâm-ül Guyûp ve Rahman-ı Kerim’e yaklaşmanın yoludur “Bismillah.”

İnsan ki göz yapmaktan ve gördürmekten, kirpikler ile tezyin edip renklendirmekten,  nehirler misali kan deveranını düzenlemekten, güneşi semaya çivileyip, kamere takvimcilik yaptırmaktan aciz olup; sudan ışığa, güllerden nebatatların envaına; sevgiye, şefkate muhtaç olan, muhtaç olduğu her şeye karşı fakriyetini, ihtiyaçlarına karşı acziyetini bildiren bu aciz insana şu dünya sahrasında gezerken, kâinatı şenlendiren, mevcudatı ışıklandıran, ihtiyaçların şiddetine karşı mahlûkatı terbiye edip kâinat ağacını bütün heyetiyle kendine karşı muavenet ettirip ona koşturan,  Rahmet-i Rahman’a yaklaştırarak vahşet-i mutlakadan kurtaracak hayt-ı nuranidir “ Bismillah.”

Acz-i mutlak ve fakr-ı mutlakta olan insan bu sıfatlarını bilip bunları giderecek Rabbini tanıdığı ölçüde kalbi ve aklı nihayetsiz ihsanlar ile bize kendini tanıttıran Rabbine karşı perestiş edip muhabbetle dolarken “İlahi ente rabbi  ve ene abdi ve ente halıkı ve ene mahlûk” “Rabbim sensin, ben kulunum. Sen, Halık yaratansın, ben yaratılanım.” diyerek abdiyyet kapısından girip, çekirdeğin sabır ile toprağın bağrında çatlayıp semaya ser çekip meyve verme misali gibi, o da kullukta manen boy atar, ilerler, sosuzluk alemlerine, Firdevs cennetlerine yelken açar. Ne mutlu sonsuzluk vapuruna binip yelken açanlara. Ne mutlu! Acziyyet ve fakriyyetini bilip Allah’a (c.c) yaklaşanlara. Ne mutlu! Bu deryada “Ya Baki entel Baki” sırrına ulaşanlara.

Varlık alemi tefekkürâne temaşa edildiğinde görülecektir ki acziyyet içindeki her şey kendi fevkinde işler görür.

Çekirdek başında koca ağacı taşıyor, dağ misüllü yükleri kaldırıyor ve rahmet meyvelerini elleri olan dallarına doldurarak bizlere tablacılık ediyor.

Her bir tohum Kudret-i Celalin kâinat mutfağında bir kazan olup muhtelif taamları güneş ocağında pişirerek bize ikram ediyor.

İnek, deve, koyun, keçi gibi her mübarek hayvan bir süt çeşmesi olarak ab-ı hayatı bizlere sunuyor.

Kökler, nazik ve nazenin olmakla beraber toprağı delip geçiyor.

Nazik ve nazenin yapraklar اِنَّ شِدَّةَ الْحَرِّ مِنْ فَيْحِ جَحَنَّمَ  “Yazın sıcaklığı cehennemin nefesindendir.” ( 3 )  buyurularak tavsif edilen yazın sıcağına karşı yaş ve nazik kalması ile madde perestlere vurulan tokadın sırrıdır, “ Bismillah.”

Halık-ı Kâinat göze görmeyi, kulağa işitmeyi, buruna koklamayı, ele tutmayı, ayağa yürümeyi yerleştirip, akla bu fiilleri yaptıranı bulup, işlerini ve nefsini Allah’a satmanın miftahıdır, “ Bismillah!”

“Şimdi satmağa bakacağız…. Acaba o kadar ağır bir şey midir ki çokları satmaktan kaçıyorlar. Yok… kat’a ve asla!  Hiç öyle ağırlığı yoktur. Zira helal dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur. Feraiz-i İlahiye ise  hafiftir azdır. Allah’ a abd ve asker olmak öyle lezzetli bir şereftir ki tarif edilmez.  Vazife ise; yalnız bir asker gibi Allah namına işlemeli, başlamalı ve Allah hesabıyla vermeli ve almalı ve izni ve kanunu dairesinde hareket etmeli, sükûnet bulmalı… Kusur etse istiğfar etmeli.” ( 4 )

“Bu öyle bir Ehadiyet-i Kudsiyenin ünvanıdır ki “Bismillahirrahmanirrahim” yukarıdan nüzul ile semere-i kâinat  ve alemin nüsha-i musağğarası olan insana ucu dayandığından insani arşa çıkmaya bir yol olur.” ( 5 )  ve şuurkârane olarak  lisanen, aklen, kalben, fiilen ve kavlen bir şekilde Allah’ a kendini rabt edenler için açılmayan yollar, mücadele edilemeyen nefsi ve gayr-ı nefsi imtihanlar ve manen başarısızlıklar olmayacaktır, İnşallah bu sırrı kelam ile.

Dar-ı imtihan olan dünyada hayatımızı kontrol ettiğimiz zaman yaptığımız hayırlı işlerin (işlerimizin hepsi hayırlı olmalıdır) ne kadarında bu sırlı kelimeyi kullanıyoruz ona bakmalıyız. Zira bizim Allah’ın kulları olma yolunda ilerlememizin, kula kulluk yapmayıp, bizi yokluk alemlerinden alıp, varlık aleminde eşref-i mahlûk olarak yaratan Zat-ı Zülcelale yaklaşmamızın, müslim sıfatı ile sıfatlanıp yaşamamızın, hayır ve bereket menzilinde yürürken tuba-i cennet meyvesini verecek olan çekirdeğin sırrıdır “ Bismillah.”

Zahiri sebepler eliyle bize gelen nimetlerde vasıtaların masraf ve kârları için ödediğimiz fiyatların yanı sıra, kâinat fabrikasında ağacı, ağaç tezgâhında meyveyi dokuyan Mün’im-i Hakikiye nasıl bir fiyat ödemeliyiz?

Evet, insanların ve varlığın eli ile gelen nimetlere, ihsanlara mazhar olduğumuzda hepsini Allah’dan bilmemiz, bu nimet ve ihsanlardan dolayı Allah’a  (c.c) hamd etmemiz gerekir. Allah’a bizi ulaştıracak ve Allah’ın bizden istediği fiyat üç şeydir:

Biri zikir,

Biri fikir,

Biri şükürdür.

Allah (c.c) kulluk payesi ile yüceltip Ümmet-i Muhammed’den (a.s.m) olma şerefi ile şereflendirdiği halde o şereflerin iktiza ettiği hallerin dışına çıkan (gıybet, yalan, zina, içki, kumar, piyango, faiz) işlere başlarken çekilecek olan “ Bismillah” kelamı, neuzubillâh onu iman dairesinden çıkarıp Zakkum-u Cehennem tohumu saklayan küfür dairesine götürür.

Zira Allah’ın haram kıldığı bir fiili işlerken, O’ndan eman ve yardım istemek imana zıttır.

وَاللهُ اَلْمُوَفِّقُ

( 1 )  Ebu Hüreyre

( 2 )   Birinci Söz

( 3 )    Buhari / Müslim

( 4 )    Altıncı Söz

( 5 )    On Dördüncü Lem’anın İkinci Makamı